بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
SÛRE ADI: KUREYŞ
SIRA NO:106
ÂYET SAYISI: 4
NÜZUL YERİ: MEKKE
SÛRENİN ÖNCEKİ SÛREYLE ALAKASI
Kuran-ı Kerim, bizlere yaşanabilir bir toplumun anahtarını verir. Bu yüzden içerdiği konuların tarihi kısıtlamaya tabi tutulma gibi bir durum söz konusu değildir. Çünkü her zamanda ve her zeminde o konunun sadece temsil edenleri değişir. Fil sûresindeki kitle imha silahlarını kullanma rolünü de bu açıdan değerlendirmiştik. Aynı durum Kureyş sûresinde daha fazla bulunmakta ve günümüze daha fazla açıdan hitap etmektedir. Sûre, konusu ve atmosferi ile kendisinden önceki Fil sûresinin bir devamı niteliğindedir. Bununla beraber besmele ile başlayan müstakil bir sûredir. Rivâyetlere göre Kureyş sûresi ile Fil sûresi arasında dokuz sûre inmiştir. Ancak aralarında mâna bağı o kadar kuvvetlidir ki; Kuran’daki yerleri art arda gelmektedir. Bu da birbirine yakın olan içerikleri ile uyum sağlamaktadır.
SÛRENİN KAVRAM HARİTASI
1-2. Âyet : İnsanlığa Verilen Emniyet Nimeti
Bu âyetler, Kureyş üzerinden insanlığa verilen emniyet nimetine dikkat çekmektedir. Bir ülkede emniyet varsa orası yurt olur. Yurt nimetinin farkına varmamız için verilen bu âyetler, Allah Teâlâ’ya olan minnettarlığımızı daha da artırmalıdır.
- “Kureyş’in ülfeti için” (لِإِيلَافِ قُرَيْشٍ)
- “Yaz ve kış aylarındaki güvenliği için” (إِيلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَاءِ وَالصَّيْفِ)
3-4. Âyet : Ekonomi ve Savunma Nimeti
Sadece dışardan gelecek tehlikelere karşı güvende olmak, toplumun inşası için yeterli değildir. İnsanların, gıda ihtiyacının karşılanabilecek bir alt yapının olması da Allah Teâlâ’nın nimetlerindendir.
- “Bu evin Rabbine kulluk etsin onlar.” (فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَذَا الْبَيْتِ)
- “O Rabb ki kendilerini açlıktan doyurmuş ve korkudan güvenliğe eriştirmiştir” (الَّذِي أَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَآمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ)
ÂYETLERİN TEFSİRİ
İnsanlığa Verilen Emniyet Nimeti
“Kureyş’in ülfeti için” (لِإِيلَافِ قُرَيْشٍ)
Sûre, sebeple başlıyor ama sonuç bulunmuyor. Biz bu sonucu Fîl sûresinde meydana gelen olaylara bağlayabiliriz. Ama bilmemiz gerekir ki; Allah Teâlâ bir kimseye yardım ederse sonuçtan kimse şüphe duyulmaz. Zafere ulaşan Allah’ın yardımına nail olabilen taraftır.
“Yaz ve kış aylarındaki güvenliği için” (إِيلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَاءِ وَالصَّيْفِ)
Fil ordusu orayı yıkmak için geldiğinde; Allah Teâlâ, bu yerin güvenliğini korumuş ve dokunulmazlığını muhafaza etmişti. Onun çevresinde yaşayanlar da Allah Teâlâ’nın şu âyette belirttiği nimete nail olmuşlardı: “Çevrelerindeki beldelerde oturan insanlar kaçırılırken; can güvenliğinden yoksun bir hayat yaşarken onların kentini dokunulmaz ve güvenli bir belde yaptığımızı görmüyorlar mı?”[1]
Fil olayı sonrası Mekke’dekiler ticaret yollarını güvenle kullanmaya başladılar. Dolayısıyla onların güneydeki Yemen’den kuzeydeki Şam’a kadar uzanan iki büyük ticaret yolu açmalarına, kervan yoluları ile bu iki ana yolu hareketlendirmelerine vesile olmuştu. Böylece onların iki büyük ticaret kervanı oluşturmalarına zemin hazırlamıştı. Bu kervanlardan biri kışın Yemen’e, diğeri yazın Şam’a gidiyordu.
O halde güvenlik, Allah’ın özel olarak biz kullarına indirdiği bir nimettir. Günümüzde bir beldeden farklı farklı beldelere gidiyoruz. Bu yönüyle en fazla kullanılan kamu malı yollardır. Yollar olmasa ya da bir toplumda yol güvenliği yoksa o toplum hükmen yok demektir. İşte bu derece öneme sahip bir nimeti kullanırken ki güvenlik Allah Teâlâ’nın en büyük nimetlerinden biri demektir. Böylece Kureyş Sûresinin üzerinden bize verilen ilk mesaj böylece ortaya çıkmaktadır: ALLAH BİZE ULAŞIM NİMETİNİ VERMİŞTİR.
Ekonomi ve Savunma Nimeti
“Bu evin Rabbine kulluk etsin onlar.” (فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَذَا الْبَيْتِ)
Her şeyin sebebi Kabe iken siz marifeti Kabe’de bilmeyin. Bu nimetleri veren ve güvenliğin asıl sebebi, Allah Teâlâ’dadır. Dolayısıyla bu âyetteki üsluptan anlaşılmaktadır ki bir insan iyilik yaparsa veya topluma fayda sağlarsa; insanlar, önce Allah Teâlâ’ya hamd etmeli ve daha sonra o insana “Allah Razı Olsun” demelidir. Çünkü maharet, işi yapanda değildir. Bu işe onu aracı kılan Allah Teâlâ’dadır.
“O Rabb ki kendilerini açlıktan doyurmuş ve korkudan güvenliğe eriştirmiştir” (الَّذِي أَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَآمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ)
Övgüyü kimin hak edeceğinin cevabı ve bu övgüyü hak edişinin sebebi bu âyettedir. Bu âyette de görüldüğü üzere toplumu ayakta tutan iki nimet vardır. Bunlardan birisi ekonomi iken; diğeri ise savunma sanayisidir. İnsanlık tarihte birçok açlık krizine şahit olmuş ve kitlesel olarak yok olmanın eşiğine gelmiştir. 1. ve 2. Dünya savaşları, atom bombasının patlaması ve bazı nükleer santrallerin sızıntıları sebepli yaşanan açlık ve yoksulluklar, bu durumun en açık örnekleridir. İslam, daima insanı önceleyip yeryüzüne medeniyetin ne demek olduğunu defalarca gösterirken; son iki yüzyılda maddeye değer verilmeye başlandığından beri insanlığın çoğu, güvenlik ve ekonomi nimetinden mahrum olarak yaşamaktadır.
Ekonomi, böyle bir mahiyete sahipken; bir de savunma sanayi nimeti vardır ki o nimet toplumun yok olmasındaki son sınırdır. O nimetten mahrum kalan ülkeler ya yok olmakta ya da sömürülmektedir. Allah Teâlâ, bu yüzden olsa gerek ki “Siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet hazırlayın ve cihad için atlar hazırlayın ki, onlarla hem Allah’ın düşmanlarını, hem de kendi düşmanlarınızı, ayrıca Allah’ın bilip de sizin bilmediğiniz daha başkalarını korkutasınız.”[2] diye buyurmakta ve savunma sanayisinin olmazsa olmaz maddelerini âyet olarak bildirmektedir.
Âyet, günün şartlarına göre toplumun maddi planda korunmasını emretmekte ve. Kureyş sûresindeki korkudan emin olma nimeti bu vesileyle gerçekleşeceğini söylemektedir. Zamanın okları, füze; gemileri, savaş gemisi ve deniz altı; at birlikleri, tank birlikleri olarak bu âyetin her asırda geçerliliği devam edecektir. Ama mahareti, yapanda değil; yapanı bu işe bizim için vesile kılan Allah Teâlâ’dan bilelim. Zira bunu yaptığımız hakkıyla zaman hamd etmiş ve hamdin formülünü çözmüş olacağız.
Bu iki durum olmadan toplumdan söz edilemez. İşte bu sûre, bize hayatımızın gerek dünyevi gerekse uhrevi planda belli ölçütleri hesap ederek devam etmesi gerektiğini göstermektedir. Kureyş, bu iki koruma olmasaydı yok olacaktı. Çünkü Ebrehe kurduğu düzenle Mekke’ye ambargo koyacak ve Mekke hükmen yok olacaktı. Bir yandan işi Allah’a olan tevekkülümüzle halletmeye çalışırken diğer yandan madde planında alınması gereken tüm tedbirleri almamız kaçınılmaz bir zorunluluktur. Dolayısıyla;
BU SÛREYLE AMEL ETMEK İSTİYORSAK
Şunu bilerek hareket etmemiz gerekir ki;
- Savaşlarda veya herhangi bir imtihanda önemli olan kazanmak değil; Allah’ın yardımı ve rızasını elde etmektir. Çünkü müminin asıl zaferi, Rabbine kulluk edebildiğini hissetmesidir.
- Bir toplumun yol güvenliği yoksa o toplum artık tek kalmıştır ve yok olmaya mahkûm gibidir.
- Aynı ehemmiyete sahip diğer nimet ise ekonomi ve savunma sanayisinde ilerleyebilmektir. Bu nimetlerle toplumun devamlılığından söz edilebilir. Bunların bulunmadığı bir toplum, gerilemeye ve yok olmaya mahkûmdur.
- Bu kadar nimetin içerisinde müslümanın yapması gereken ilk görev, Allah’a hamd etmektir. Kula “Allah Razı Olsun” demek ikinci planda olmalıdır. Çünkü maharet, işi yapanda değildir. Bu işe onu aracı kılan Allah Teâlâ’dadır.
- Ayrıca dünya hayatının her aşamasında tedbirlere tutunarak iş yapıp; tevekkülü hak etmeyi kendisine ana gaye edinmemiz gerekmektedir.
[1] Ankebût 29/67: اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا جَعَلْنَا حَرَمًا اٰمِنًا وَيُتَخَطَّفُ النَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْۜ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ اللّٰهِ يَكْفُرُونَ
[2] Enfâl 8/60: وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِه۪ عَدُوَّ اللّٰهِ وَعَدُوَّكُمْ وَاٰخَر۪ينَ مِنْ دُونِهِمْۚ لَا تَعْلَمُونَهُمْۚ اَللّٰهُ يَعْلَمُهُمْ